2б.θΙ.2θΙȣ ∞ Ŧ - ¥ ❦ Terliklerinle Gel Bana , Süslüm 🌸🤠 • Kokusunda Gül Saklı ... 🌹 Blogger Kuruluş Tarihi : 09.04.2016 ' Saygılarım İle Yusuf Öz... '
Süslüm ∞
2б.θΙ.2θΙȣ ∞ Ŧ - ¥
7 Haziran 2016 Salı

Ah Be Darwin Amca, Yapılır Mıydı Bu?

15:49
Darwin amca sağolsun, yıllar yıllar önce bir fitne attı ortaya, şimdi toparlamaya çalışıyoruz ortalığı. Tahmin etmişsinizdir ki konumuz evrim. Bilimsellik iddiası konusu şöyle bir yana dursun aksine körü körüne ve saçma senaryolarla savunulan bir teori.  Dolayısıyla, yaratılmışların en üstünü olan akıl sahibi insanoğluna, tesadüfler sonucu oluşan, tabiri caizse bir “hayvan türü” olduğu yalanını telkin etmektedir bu teori. Hatta iş öyle bir saçma hal almaya başladı ki; evrim için öne sürülen deliller, evrimcilerin kendileri tarafından reddedilmesine rağmen, hala bazı ülkelerde okullardaki kitaplarda yer almakta ve insanoğlunun atası gibi gösterilmektedir. Bunun içindir ki bizimde ülkemizde dahil olmak üzere bir çok ülkede de hala evrimin bilimsel olarak kanıtlandığına dair inanan insanlar var.
Bu teori için öne sürülen deliller bir bir dünyaca ünlü ilim adamları tarafından çürütülmüş ve günümüzde bir çok bilimsel kanıtlarla açıklanmıştır.
Elde ettiğimiz veriler ışığında bu teoriye inanan bir takım evrimciler, bu durumu kabullenmeyip, öyle sahtekarlıklar, öyle entrikalar çevirdiler ki, tüm bunlar tarihin karanlık sayfalarında yazmakta maalesef..  Birazdan o kısma da değineceğiz.
Darwinistler canlılığın, mutasyonlar sonucunda evrimleştiğini iddia ederken, mutasyonların %99’unun canlılara zarar verdiğini düşünmezler maalesef. Bu, yapılan bilimsel deneylerle günümüzde gözlemlenmiştir. Örnek verecek olursak Drosophila sineği deneyini verebiliriz. İsteyenler araştırıp, inceleyebilirler.
Yapmış olduğum bir kaç araştırmayı paylaştıktan sonra hemen örnekleri inceleyelim.
📝 Boyce Rensberger;
“İnsanın en eski atası olarak tanımlanan komple bir iskelet Kenya’da bulundu. Kemikler 1.6 milyon yıl önce ölmüş 12 yaşında uzun boylu homo erectus türünden erkek bir çocuğa ait. Bu yeni buluntu ile eski insanların vücut yapısı ile günümüz insanının arasında herhangi bir farkın olmadığı ortaya çıktı… Hatta iskelet günümüzün 12 yaşındaki çocuklarına oranla daha uzun.” (1)
📝 Evrimcileri arzularını kursağında bırakan balık: Cœlecanth…
•Evrimciler 400 milyon yıllık fosilleri bulunan Cœlacanth sınıfına dahil olan balıkları, balıklar ve amfibiyenler arasında çok güçlü bir ara form delili olarak gösteriyorlardı. Bu canlının yetmiş milyon yıl önce soyu tükenmiş bir tür olduğu zannedildiği için, evrimciler fosili üzerinde her türlü spekülasyonu yapmışlardı. Ancak 22 Aralık 1938’de Hint Okyanusu açıklarında bir Cœlacanth canlı olarak bulundu. İlerleyen yıllarda başka bölgelerde de 200’den fazla Cœlacanth yakalandı.
•Bu balıkların yakalanmasıyla beraber, bu canlılar üzerinde yapılan spekülasyonların temelsizliği de anlaşılmış oldu. Cœlacanth, evrimcilerin iddialarının aksine karaya çıkmak üzere olan yarı balık yarı amfibiyen özellikleri gösteren bir canlı değildi. Hatta 180 m. derinliğin üzerine hemen hiç çıkmayan bir dip balığı idi. Dahası, yaşayan Cœlacanthlar ile 400 milyon yıllık fosil örnekleri arasında hiçbir fark yoktu. Canlı, hiçbir “evrim” geçirmemişti.”
Devam ediyoruz, bitmedi daha 😏
Australopithecus, 1924 yılında Raymond Dart adındaki bir paleontolog tarafından bulunan nesli tükenmiş bir  maymun fosilidir. Bu fosil bulunduktan sonra evrimciler bunu direk insana benzeyen bir yaratık  olarak ileri sürdüler. Fakat Australopithecus ve şempanze iskeletleri karşılaştırıldığında iki iskelet arasında pekte kayda değer bir farklılık olmadığı görüldü. Tüm bu hakikatlere rağmen evrimciler maymunlardan farklı olarak iki ayak üstünde ve dik yürüdüğünü iddia ettiler.
Peki sonra ne mi oldu ?
Dünyaca ünlü 2 anatomi uzmanı Prof. Charles Oxnard ve Lord Solly bu iddiayı delillerle çürüttüler. Yani sizin anlayacağınız Australopithecus evrimcilerin iddia ettiği gibi insanın atası değil sadece nesli tükenmiş bir maymun türü çıktı. Silah geri tepti ve kendi ellerinde patladı.
Ayriyeten, evrimcilerin Homo Erectus, Homo Ergaster veya Homo Spain Archaic gibi işlerine gelmeyen fosiller aslında insan ırklarına aittir. Neden mi işlerine gelmiyor. Hemen izah edeyim size. Çünkü bu fosiller incelendiğinde bugünkü insanlarla aynı iskelete sahip oldukları görülür. Kafataslarının şekillerinde ufak tefek bir takım fark vardır fakat bu tarz farklılıklar zaten dünyada yaşayan farklı insan ırkları arasında da bulunmaktadır. Ki zaten ünlü evrimci ve paleontolog Richard Leakey, Homo Erectus olarak adlandırılan kafatasları ile şuan yaşayan insanların kafatasları arasındaki farkın sadece ırksal olduğunu itiraf etmiştir.
Bu farklılıklar bugün farklı coğrafyalarda bulunan insan ırkları arasında görülen farklılıktan daha farklı değildir.
(2)
Mesela evrimin en büyük kanıtlarından olarak görülen bir diğer kafatasları.. Hepsi bir bir boşa çıktı.
•Neanderthal adamı, 1856 yılında delil olarak sunuldu. 1960 yılında reddedildi.
•Piltdown adamı, 1912 yılında delil olarak sunuldu. 1953 yılında reddedildi.
•Zinjantrophus, 1959 yılında delil olarak sunuldu. 1960 yılında ise reddedildi.
Yalnız şu ikinci madde ile ilgili yapılan sahtekarlıktan bahsetmek istiyorum. Piltdown, 1912 yılında Charles Dawson adlı bir evrimci tarafından tanıtılan bir fosildir. İnsan ve maymun arasındaki evrimin yani geçişin en önemli bulgusu olarak tanıtıldı ve müzelerde 30 yıldan fazla sergilendi. Sonra ne oldu biliyor musunuz ? Uzmanlar 1949 yılında bu fosili tekrar inceledi ve bir orangutan çenesinin bir insan kafatasına eklenerek üretilmiş sahte bir kafatası olduğunu keşfettiler. Bir diğer sahtekarlık örneği ise  bir diş üzerinden sunulan Nebraska adamı idi. Bunu da insandan maymuna geçiş evrimi olarak öne sürdüler. Halkı kandırıp, göz boyamak için Latince bir isim ve bir resim çizmeden de geri kalmadılar tabi. Sonra bu sahtekarlıkta ortaya çıktı, bu uydurma dişin yabani bir domuza ait olduğu belirlendi.
Bu ve buna tarz sahtekarlıklar yıllardan beri hep olmuştur. Sahtekarlık yolunda harcanan akıllar… Bu onları son derece komik düşürüyor, komik düştükleri yetmediği gibi kendi iddialarında da ne kadar aciz düştüklerini bir kez daha anlıyor ve idrak ediyoruz.
Şimdi ben de ortaya bir iddia atıyor ve diyorum ki ;
”Tesadüfler sonucunda renklerin evrimleşerek ve bir araya gelerek oluşturduğu ‘Son Akşam Yemeği’ tablosu.” (!)
( Bu tablo Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği adlı eseri )
Bu açıklamayı saçma buldunuz öyle değil mi ?  Peki Süper Uzaylı : İnsan ( içindeki sürpriz videoyu izlemeyi unutmayın ) bu eseri yapan bir sanatçıya, hangi mantıkla, evrim sürecinde tesadüfler sonucu oluştu diyebiliyorsunuz ?

(1) Boyce Rensberger, “Human Fossil is Unearthed”, Washington Post,
19 Ekim 1984, s.11 2008-11-26″
(2) The Making of Mankid, London: Sphere Books, 1981, P. 62

0 yorum:

Yorum Gönder

 
Footer'ı Göster