Yaşamaktır umut etmek en basitinden. kafanı yastığına koyduğunda ağzının kenarında oluşan minik gülümseme, uyanınca yüzüne vuran parlak güneş ışığı. içinin içine sığmamasıdır, saatlerin kısalması, dakikaların hiç varolmamasıdır umut etmek. hergün yavaş yavaş ölüme gittiğin gerçeğini sana bir saliseliğine de olsa unutturandır.
sen de yaşamaya başlarsın umut ederek beklersin. güneşin doğuşu bile farklı geliyordur sana artık. çevrendeki herşey, elindeki kalemin, 4 metrekarelik odanın kapısı bile bir güzeldir.
bu umudun ne yazıkki iki sonucu vardır. önce herşey güzel gider. güneş parlar, müzikler canlılaşır ve neşelenir, bir de bakarsın ki hayatında herşey iyi gidiyordur, hiç gitmediği kadar. hayat budur dersin, yaşamak budur dersin. fakat herzaman istediğini vermez umut sana. bulutlar gelir güneşin önünü kapar ve birden herşey solar, odanın duvarları üstüne üstüne gelir, boğulursun. ölümden daha beterdir bu.
işte o zaman sadece bahaneler ve yalanlar kalır ortada. ufacık minicik gibi görünen bahaneler. ve acı. tarifi olmayan insana dışardan zarar vermese de iç organlarını parçalayan, titreten, üşüten, akıtan acı. ve tek bir cümle dökülür bükülmüş dudaklarından;
"Umut etmek ölmenin yarısıdır."
U M U T D E N E N H İ S K A L M A D I B E N D E ...
11.04.2016
0 yorum:
Yorum Gönder